DAĞLARIN DAĞVARİ VAZİFELERİ

image_pdfimage_print

DAĞLARIN DAĞVARİ VAZİFELERİ

İslam tarihinde ve Kur’an-ı Kerim’in muhtevasında çok mühim bir yer tutan beş “mukaddes dağ” ve onların atıf yapıldığı ayetler.
İste bu dağlar, sadece coğrafi birer yükseklik değil, aynı zamanda ilahi mesajların indiği, peygamberlerin hayat mücadelelerinin geçtiği ve Allah’ın kudretinin tecelli ettiği mekanlardır.
Kur’an-ı Kerim’de dağlar; hem arzın dengesini sağlayan fiziki unsurlar hem de derûnî mesajlar taşıyan ayetler (işaretler) olarak zikredilir.

1. Dağların Fiziki Vazifesi: Arzın Dengesi ve Kazıkları

Kur’an, dağların yeryüzünün sarsılmaması için birer “kazık” (sabit tutucu) olarak yaratıldığını bildirir. Bu, jeolojik bir hakikat olduğu kadar, tabiatın dengesine dair bir cihan şümul kanundur.
> “Biz yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?”
> (Nebe Suresi, 78: 6-7)
>
Bu ayet, dağların yeryüzü kabuğunu sabitleme faaliyetini nazara verir.

2. Vahiy ve Tecelli Mekânı Olarak Dağlar (Tur ve Sina)

Tur Dağı ve Sina Dağı, Hz. Musa’nın (a.s.) Allah ile kelam ettiği ve vahye muhatap olduğu yerlerdir. Dağlar, insanı dünya gürültüsünden uzaklaştırıp Hakk’a yaklaştıran, zahiri olandan sıyrılıp maneviyata yönelten mekanlardır. Ancak dağların bile Allah’ın azameti karşısında nasıl aciz kaldığı şu ayetle isbat edilir:
> “Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, ‘Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım’ dedi. Allah, ‘Beni asla göremezsin. Ama şu dağa bak; eğer o yerinde durabilirse sen de beni görebilirsin’ buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Mûsâ da baygın düştü…”
> (Araf Suresi, 7:143)
>
Buradaki mesaj şudur: En heybetli taş kütleleri bile Allah’ın nuru karşısında dayanıp duramazken, insan “ene”si (egosu) ile nasıl kibirlenebilir?

3. Selamet ve Nuh’un Gemisi (Cudi Dağı)

Cudi Dağı, büyük tufandan sonra Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturduğu yerdir. Bu dağ, inananlar için bir “selamet limanı” ve kurtuluşun simgesidir. Dalgalı ve fırtınalı bir imtihandan sonra, Allah’ın emrine itaat edenlerin ulaşacağı sükuneti temsil eder.
> “…’Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu’ denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî dağına oturdu. Ve ‘Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!’ denildi.”
> (Hud Suresi, 11:44)
>
4. İbret ve Haşyet: İnsanın Kalbi ve Dağlar

Kur’an, insanın sorumluluk (emanet) yüklenmekten kaçındığı yerde dağların bu yükün ağırlığını hissettiğini anlatır. Özellikle Haşr Suresi’ndeki şu tasvir, insan kalbinin katılığına bir tenkit ve uyarıdır:
> “Şayet biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.”
> (Haşr Suresi, 59:21)
>
5. Risale-i Nur Külliyatı’ndan Bir İktibas
Müellif Bediüzzaman Said Nursi, dağların yaratılış hikmetlerini ve vazifelerini külli bir bakış açısıyla şöyle izah eder:
> “Dağların küllî vazifeleri ve umumî hizmetleri o kadar azametli ve hikmetlidirler; akılları hayret içinde bırakır. Meselâ, dağların zeminden emr-i Rabbânî ile çıkmaları ve zeminin içinde, inkılâbat-ı dahiliyeden neş’et eden heyecanını ve gazabını ve hiddetini, çıkmalarıyla teskin ederek, zemin o dağların fışkırmasıyla ve menfeziyle teneffüs edip, zararlı olan sarsıntılardan ve zelzele-i muzırradan kurtulup, vazife-i devriyesinde sekenesinin istirahatlerini bozmuyor. Demek, nasıl ki sefineleri sarsıntıdan vikaye ve muvazenelerini muhafaza için onların direkleri üstünde kurulmuş; öyle de, dağlar, zemin sefinesine bu mânâda hazineli direkler olduklarını, Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan, -(Dağları direk (yapmadık mı?) Nebe’ Sûresi, 78:7.
Yeryüzünde sâbit dağlar diktik. Hicr Sûresi, 15:19.
Dağları sapa sağlam dikti. Nâziât Sûresi, 79:32.) – gibi çok âyetlerle ferman ediyor.
Hem meselâ dağların içinde zîhayata lâzım olan her nevi menbalar, sular, madenler, maddeler, ilâçlar o kadar hakîmâne ve müdebbirâne ve kerîmâne ve ihtiyatkârâne iddihar ve ihzar ve istif edilmiş ki, bilbedahe, kudreti nihayetsiz bir Kadîrin ve hikmeti nihayetsiz bir Hakîmın hazineleri ve ambarları ve hizmetkârları olduklarını ispat ederler diye anlar. Ve sahra ve dağların dağ kadar vazife ve hikmetlerinden bu iki cevhere sairlerini kıyas edip, dağların ve sahranın umum hikmetleriyle, hususan ihtiyatî iddiharlar cihetiyle getirdikleri şehadeti ve söyledikleri Lâ ilâhe illâ Hû tevhidini, dağlar kuvvetinde ve sebatında ve sahralar genişliğinde ve büyüklüğünde görür, “âmentü Billâh” der.” Şualar. 105)

>
Özetle;
* Tur ve Hira: Vahyin ve manevi yükselişin,
* Cudi: Kurtuluş ve selametin,
* Uhud: Sadakatin ve mücadelenin,
* Genel olarak Dağlar: Allah’ın kudretinin, yeryüzü dengesinin ve ilahi haşyetin sembolleridir.

✧✧

Kur’an-ı Kerim, dağların dünyadaki o haşmetli ve sarsılmaz duruşunun, Kıyamet saati geldiğinde nasıl bir “yok oluş” ve “başkalaşım” sürecine gireceğini çok sarsıcı tasvirlerle anlatır. Dünyanın dengesini sağlayan bu “kazıklar”, o gün geldiğinde ilahi emirle yerlerinden oynatılacak ve şekil değiştirecektir.
İşte Kur’an-ı Kerim’in muhtevasında, dağların kıyamet günündeki ahvalini anlatan safhalar:

1. Sarsılma ve Yürütülme Safhası

Kıyametin ilk aşamalarında, o yerinden kımıldamaz sandığımız dağlar hareket etmeye başlar. Bu, yerçekimi ve fizik kanunlarının aslı olan ilahi kudretin geri çekilmesiyle gerçekleşir.
> “Dağlar yürütülmüş, bir serap hâline gelmiştir.”
> (Nebe Suresi, 78:20)
> “Dağlar yürütülür de bir serap olur.” (Buradaki serap ifadesi, varlıklarının bir yanılma veya hayal gibi silikleşeceğine işarettir.)
>
2. Atılmış Yün ve Hallaç Pamuğu Olma Safhası

Bu benzetme, Kur’an’ın en çarpıcı tasvirlerinden biridir. Sert ve katı olan taş kütlelerinin, yerçekiminin kalkması ve şiddetli sarsıntıyla nasıl yumuşak, savrulabilir bir hale geleceğini anlatır.
> “Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur.”
> (Kâria Suresi, 101:5)
>
> “Gök, erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış yün gibi olur.”
> (Meâric Suresi, 70: 8-9)
>
3. Ufalanma ve Kum Yığınına Dönme Safhası

Dağlar sadece hareket etmekle kalmaz, parçalanarak un ufak olur. Heybetli duruşları, bir kum tepesine dönüşür.
> “Yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar çökmüş kum yığınına döner.”
> (Müzzemmil Suresi, 73:14)
>
4. Dümdüz Olma ve Savrulma Safhası (Toz Duman)

Son aşamada ise yeryüzünde ne bir tepe ne de bir çukur kalır; dağlar toz olup savrulur.
> “(Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) halini soruyorlar. De ki: ‘Rabbim onları un ufak edip savuracak. Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacak. Orada ne bir çukur ne de bir tümsek göreceksin.'”
> (Tâhâ Suresi, 20: 105-107)
>
Risale-i Nur’dan Bir Bakış: Dünyanın Sekeratı
Bediüzzaman Said Nursi, bu ayetleri tefsir ederken, dünyanın ölüm anındaki (sekerat) o dehşetli sarsıntıyı ve dağların vaziyetini hikmetli bir dille izah eder. Dağların “yün gibi” olmasını, onların birbirine vurarak parçalanması ve feza boşluğunda savrulması şeklinde açıklar.
> “Şu dünyanın sekerâtını, âyât-ı Kur’aniyenin işaret ettiği surette tahayyül etmek istersen, bak: Şu kâinatın eczaları, dakik, ulvî bir nizam ile birbirine bağlanmış. Hafî, nazik, latif bir rabıta ile tutunmuş ve o derece bir intizam içindedir ki; eğer ecram-ı ulviyeden tek bir cirm, “Kün” emrine veya “Mihverinden çık” hitabına mazhar olunca, şu dünya sekerata başlar. Yıldızlar çarpışacak, ecramlar dalgalanacak, nihayetsiz feza-yı âlemde milyonlar gülleleri, küreler gibi büyük topların müdhiş sadâları gibi vaveylâya başlar. Birbirine çarpışarak, kıvılcımlar saçarak, dağlar uçarak, denizler yanarak yeryüzü düzlenecek. İşte şu mevt ve sekerat ile Kadîr-i Ezelî kâinatı çalkalar; kâinatı tasfiye edip, Cehennem ve Cehennem’in maddeleri bir tarafa, Cennet ve Cennet’in mevadd-ı münasibeleri başka tarafa çekilir, âlem-i âhiret tezahür eder.” (Sözler 531.)
>
Netice olarak:
Dağların bu akıbeti, insana şu derûnî mesajı verir: Güvendiğin, yaslandığın, sarsılmaz sandığın her maddi güç (ister makam, ister servet, isterse fiziksel kuvvet olsun), Allah’ın “Ol” emri karşısında “atılmış yün” gibi savrulmaya mahkumdur. Baki olan ve sığınılacak tek makam, o dağları yaratan ve yok eden Kudret’tir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
22/11/2025

 

 

Loading

No ResponsesKasım 23rd, 2025